bugün wiki təsadüfi son
sözaltı sözlük
məsləhət postlar mesaj Profil

...

ən bəyənilən ekşi sözlük entryləri

əjdahalar   googlla
sözaltı roman - dünənin ən bəyənilənləri
    90. yasal penisiyle bir fransız yaklaşmakta diyen kız:
    iki tip erkek vardır; sola yatıranlar ve sağa yatıranlar. sağa yatıranlar biraz daha eğitimsiz, olgunlaşmamış, suburblarda yaşayan sırtları kıllı erkeklerdir. sola yatıranlar ise; üstün zevklere sahip, eğitimli, empati yeteneği gelişmiş erkeklerdir. misal sağa yatıranlar, bir kızı sırf vajinası geniş diye seksist ve na-bakire ithamlarla ezim ezim ezerken. sola yatıranlar ise sevgilisinin yatağa yayılmış terli saçları pozisyon gereği elinin altında kalıp kızın canını yaktığında üzüntüyle erekte olan erkeklerdir.

    neyse azizim, bu hikayem bir adet esmer kız ve sola yatıran asil fransız delikanlısı içermektedir.

    yıllar önceydi, tam olarak hatırlamıyorum ancak ılık bir sonbahar akşamı olduğunu söylememde herhangi bir beis göremiyorum. yapraklar henüz terketmemişti jartiyerli ağaçların naylon çoraplı gibi parlayan dallarını. henüz sonbahar fotoğrafları çekmeye başlamamıştı geceleri sütyensiz yattığı için "acaba memelerim sola kayar mı yaşlanınca?" diye kendi kendine soran melis. henüz cansu'nun derisi, bluzunun altında tavuk derisi gibi kabarmaya başlamamıştı hava henüz soğumadığı için. birbirinden alakasız bu insanların buluştuğu bir nokta vardı, zihinlerimiz. benim de başka insanlarla buluştuğum noktalar vardı.

    gece kulüplerimiz...

    yakaları dik dursun diye yirmi dakikamı harcadığım buz mavisi gömleğim gece kulübünün ışıkları altında renkten renge giriyordu. hani seviştiğin kadının poposuna attığın şaplağın etkisini gözlemlersin ya, önce bembeyaz olur şaplağın geldiği yer. sonra bir gün öncesinde regl kanı dökülmüş gibi kızarır geceye. sonra yeni boşalmış penis kırmızısına bırakır ten kendini. neyse azizim, böyle renk değişimleriydi gömleğimi esir alan.

    içkim dökülmesin diye insanların sırtlarını dürtüyor, güzel kızların bellerine ellerimi yerleştiriyordum. hepsini bir gülücükle karşılıyordum. yaklaşık olarak geçtiğim 6-7 arkadaş grubunun ardından arkadaşlarımın olduğu masaya ulaşmıştım. adımlarım tam olarak bana ait olduğunu hissettiğim sandalyeye doğru hızlanmaya başlamıştı ki, sağ tarafımda fısıltılar eşliğinde son derece politik bir serzeniş işittim.

    ten rengi çorabını gösterircesine bacak bacak üstüne atmış bir kadın bana bakıyordu. gözlerim onunla buluştuğunda o benim önce ayakkabımı, sonra pantalonumu sonrasında da pantolonumun altındakileri görmeye çalışırcasına fermuar bölgemi incelemişti. "fermuar..." dedim içimden, ne kadar fransızca, ne kadar bizden... sonra bu kızın neden dikkatimi çektiğini hatırladım. bir şeyler fısıldamıştı. banda sarılmış gibi anlamsız seslerdi ancak zihnimde tekrar tekrar oynatabiliyordum. "yasal penisiyle bir fransız yaklaşmakta özge.." demişti yanındaki kızı dürterek. sanırım bizim masamızdaki konuşmaları duymuştu.

    alfa ve fransız kişiliğim beni bu durumu kontrol altına almaya itiyordu. yalnız bu şekilde gelişen olayları kontrol altına almak, 100b ölçüsünde bir kadın göğsünü tek elle tutmaya benzer. ne kadar tutmaya çalışırsan çalış her zaman tutamadığın bir nokta vardır; ve ne kadar sıkarsan sık, parmaklarının arasından her zaman kendine yaşam alanı bulur o göğüs. o yüzden çok sıkmadan müdahale etmeliydim bu olaya. "megak etmeyin mademoiselle, emniyeti kapalığğ" çıktı fransız dudaklarımdan.

    kızların şaşkın bakışları ve antimilitarist duruşları cümlemi özümsemelerini biraz geciktirmişti. yaklaşık 1-2 saniye delaydan sonra dudakların kıvrılarak adeta bir çiftleşme ritüeli gibi dişleri göstermesiyle karşılamıştım karşımdakilerin gülümsemelerini. "meghaba..." dedim elimi uzatırken, "ben montmartre sakini" dedim. bir ceylan yavrusu kadar ürkek elleri, yeni handjob yapmış kadar sıcaktı. sanırım bacaklarının arasında saklıyordu ellerini, sıcaklığı bu açıklıyordu. bunu farkeder etmez karşımdaki kadının elini dudaklarıma ve sonra fransız burnuma götürdüm. jean-baptiste grenouille'in ilk parfümü koklaması gibiydi. biraz şehvet sinmişti ellerine, biraz da bacaklarının ılık kokusu.

    sanırım iki-üç saat sonrasıydı. evimin kapısına çarptı sırtım. ellerim doluydu, kapının anahtarını çıkaramazdım. dudaklarım da doluydu, bu durumu anlatamazdım. ceyda kucağımdaydı. arkadaşı özgeden izin almıştı bu gece benimle eve gelmek için. ten rengi çorapları ellerimde kayıyordu. biraz kaslı, biraz da yumuşak poposu ellerimdeydi. ellerimi ortada birleştirdiğimde vajinasının ıslaklığını hissediyordum. sıcacıktı, ev gibiydi, huzur gibiydi. bana ait yasal olan ne varsa hakediyordu.

    ve hakettiğini alacaktı...

    au revoir!

əjdaha

timidus
#133684


10.11.2014 - 22:32
+60 oxunma



hamısını göstər

üzv ol

...