bugün wiki təsadüfi son
sözaltı sözlük
məsləhət postlar mesaj Profil

barda



facebook twitter əjdaha lazımdı izlə dostlar   mən   googlla
sözaltı günlük - ən bəyənilən ekşi sözlük entryləri - snuff - sözaltı western - sözaltı etiraf - həyatdan soyudan facebook nikləri - nejat işler - çay - yaran lətifələr
başlıqdakı ən bəyənilən yazılar:

+12 əjdaha

10. --spoiler--

- neden yapıyorsunuz bunu ?!
+ ama sen beni hiç anlamamışsın ki güzelim. ben bu bara neden geçenin köründe geliyorum. haa? çünkü başka zaman gelsem kapıdaki hıyar beni içeri almazda ondan. neden almaz? şeklimi beğenmez almaz. hareketlerimi beğenmez almaz. konuşmamı beğenmez almaz. egzozcu bu der. siktiri çeker. farz-ı misal, içeri girdik diyelim. o zaman ne olacak ha ? sizin yaptığınız gibi... bu hayvanda nerden çıktı ne güzel eğleniyorduk der. ne güzel dalgamıza bakıyorduk der. derler..... demediniz mi lan ?

--spoiler--

+5 əjdaha

2. nejat işler,erdal besikcioglu kimi ejdahalarin istirak etdiyi bir film bir nece dost gece yarisi dostlarının isletdiyi bardan cıxarken bes neferlik silahli qrup terefinden esir alinir..elleri ayaqlari agizlari bağlanan gencler seher acılana qeder isgence ve tecavüze meruz qalırlar,melum olduğu kimi onları esir alan qrupun bunu etmek uçun heç bir sebebleri yoxdur.onlar sadece heyatlarından eksik qala şeyleri hesabını bu genclerden cıxarırlar.. hem isgence verenler hem de buna meruz qalanlar üçün ise heyat bundan sonra esla evvelki kimi olmur..isgence verenler cezalarını ele cezacekme müessisinde köhne mehbuslar terefinden alır .zererçekmis qrup ise keçmişde yaşadıqları şiddetin travması ile yaşayırlar

+5 əjdaha

5. bir serdar akar filmi. gemide filmindən fərqli olaraq, bu kinonun bir felsefesi olur ara-sıra. bara eylenmeye geden bir qrup dostun 4-5 nəfər tərəfindən fiziki və mənəvi işkəncələrindən danışır.

--spoiler--

filmin ən canalıcı səhnələrindən: nail-in əlində silah tutan selim-ə baxmayaraq vurduğu qol, yalvaran gözlərlə baxan sevgilisinin olduğu səhnə.
pelinin lezvalandığı stolun üstündə sevgi zorlanarkən aşağıdan pelinin baxmasıdı. kamera mükəmməl bir bucaqdan çəkir.

hərəsinə 4-5 il verən hakimin qərarına baxmayaraq, savcının məhbusları öldürməsi də ayrı mövzudur. hələ məhbusları öldürən içəridəki adamlardan birinin rolunu da serdar akarın özü canlandırması ironik bir gülümsəmə yaradır insanda. məhbusun cəzasını rejissor özü verir.

--spoiler--

+4 əjdaha

4. mene göre çox deyeri olan film. türklerin sözü olmasın hayatın ta kendisi, bezen insan nejat işler yeni seliin yerinde olmaq isteyir, xüsusende ofisiant olaraq işlediyim vaxtlar, burjua müşterilerin başını ezib qızlarına işgence vererek tecavüz edesi gelirdi insanın, bu sadece ofisiant olduğum vaxtlar üşün keçerli deyil, çox vaxt olur, selimede haqq verirsen. filmde selimin cinayetleri açıqladığı sözler her şeyi izah edir " indi içeri girecik: tiplere bax,bu heyvanlar hardan çıxdı? eylenirdikde gül kimi, deyecekler"

+3 əjdaha

1. baxanda sanki real hadiseleri hiss edirsen belke mövzusu falan o qeder menalı deyil amma kino tekce mövzudan ibaret deyil.

+1 əjdaha

14. filmin gerçək hekayəsi


--spoiler--

17 saat dayak, elektrik, tecavüz bize bunu yapanlar rahşan affıyla çıktı
1997 yılında, 18 yaşındaydım ve ankara’da şapka bar’da şarkı söylüyordum. olayın olduğu apartmana taşınalı henüz 15 gün olmuştu. bir tarafında cumhurbaşkanlığı köşkü, bir tarafında başbakanlık, diğer tarafında dışişleri bakanlığı konutu ve mesut yılmaz’ın evi vardı.
yani dağ başında değildik. ilk dört daire boş, diğerleri doluydu. o gün üniversiteli iki erkek arkadaşım, akşam yemeğe gelecekti. aynı gün mersin’den komşum, 18 yaşındaki a.t.g. bir kız arkadaşıyla ankara’ya gelmiş ve beni arayıp "görüşelim" demişti. onları da yemeğe davet ettim. beraber yemek yedik, eğlenmeye çıktık. gece 2’de eve döndük, hemen uyuduk. sabah 5 civarında gürültüyle uyandık. eli silahlı, yolda yürürken korkup karşı kaldırıma geçeceğiniz korkunçlukta 7 adamla burun buruna geldik. yüzlerinden pislik akıyordu. sonradan öğrendiğimize göre, apartmanın üst katını tutmuşlar. kuruyemiş dağıtımı yaptıklarını söyleyen, aslında barlardan haraç toplayan bir çetenin adamlarıymış. ellerindeki silahları ve bıçakları gösterip,"napıyorsunuz lan, bizden habersiz karı mı s... burada" diye bağırıyorlardı. aslında amaçları para alıp gitmekti. kızları görünce kalmaya karar verdiler. hepimizi odanın duvarına dizdiler, ellerine geçirdikleriyle dövmeye başladılar. sopayla yorulduklarında tekme atıyorlardı. dövmekten sıkılmışlardı. "elektrik verelim lan bunlara" demeye başladılar. dayaklardan çığlık atacak halimiz kalmamıştı, elektriği yiyince avaz avaz bağırdık. bu da yetmedi. içlerinden biri elindeki bıçakla penisimi kesmek üzereyken, en gençleri ve kötünün iyisi murat gökgöz müdahale etti. beni kurtardı. yine de vücudumun her yeri bıçakla kesildi, hálá izlerini taşıyorum.

bir yandan içiyor ve uyuşturucu alıyorlardı. ilk üç saat çığlığımız hiç dinmedi. "imdat bizi öldürüyorlar" çığlığı attıkça, kahkaha atıp "biz allahız, kimse dokunamaz" diyorlardı. o kadar bağırmıştık ki, nasılsa birileri duyup polisi aramıştır, diye umutlanıyorduk. fakat ne gelen vardı ne de giden. 17 saat boyunca kimse yardımımıza gelmeyince "adamlar haklı, gerçekten bunlara kimse dokunamıyor herhalde" diye düşünmeye başladık. bugün bile aklım ermiyor: o çığlıkları bir allah’ın kulu duymadı mı? kırık kapıdan hiç mi ses çıkmadı dışarı? duyup, polisi aramayanları affedemiyorum.

birkaç saat sonra erkek arkadaşlarımızdan ş.ş, kaçmayı başardı. peşinden silahla gidip, herkesin ortasında onu geri getirdiler. hatta o sırada bir nakliyat kamyonunun şoförü, eli silahlı adamı gördüğünde "naber abi yine mi kurban kesiyorsunuz" diye gülmüş.

hepimizi öldüresiye dövdükten sonra, 18 yaşındaki a.t.g.’yi diğer odaya götürüp tecavüz ettiler. "bakireyim, yalvarırırm beni bırakın" diye ağladı ama dinlemediler. sonra da kocasından yeni boşanmış ve dört yaşında bir kızı olan 23 yaşındaki n.k.’ya tecavüz ettiler. o da, "dört yaşında kızım var, ne olur beni ona bağışlayın" diye yalvardı, dinlemediler. kızların ikisine de 17 saat boyunca defalarca tecavüz ettiler. yalvarmaları hálá kulaklarımda.

içkileri bitince beni karşıdaki tekel bayiine içki almaya yolladılar. "polise haber verirsen kızlardan birinin kafasını uçururuz" dediler.

görenler polisi aramadi
dükkándakilerin her yerimin kan revan içinde olduğunu görünce polisi arayacağını düşündüm. adam beni süzdü. "yalvarırım polise haber ver, ne kadar para istersen veririm, senin de çocuğun vardır" dedim. cevap "başımı belaya sokamam" oldu. sonradan öğrendiğime göre, olay ortaya çıktıktan sonra, polisler o adamın kırılmadık yerini bırakmamış.

ağlayarak eve döndüm. zorbalar, "arabaya atıp bir yere götürüp orada mı öldürsek, yoksa öldürüp cesetleri bir yere mi taşısak" tartışması yapıyorlardı. akşam saat 21.00’e yaklaşırken ibrahim ural, en sessizimiz ş.ş’nin kafasına silah dayayıp "yürü" dedi. öldüreceklerini sandım "nereye" diye sordum. ş.ş’yi bırakıp, "sen gel o zaman" dedi. apartmanın bodrumuna götürdü. "buraya kadarmış, öldürecek" diye düşünürken bana tecavüz etti. tekrar yukarı çıktığımızda, herkese "s... herifi" deyip beni koltuğa fırlattı.

kaçip polise gittim
sonra yanıma oturdu, tişörtümün içinden göğüslerime doğru elini soktu. o sırada, "bana bir duble rakı verin" diyerek herkesi şoke ettim. bir dikişte içtim, ikincisini istedim. "oh, oh keyiflendi bak, madem şarkıcısın bize şarkı söyle" dediler. istedikleri türkünün iki dizesini mırıldanıp, ingilizce şarkıya geçmiş gibi yaptım. arkadaşlarıma "i will run away, don’t afraid" (kaçacağım, korkmayın) dedim. kaş, göz işaretiyle "yapma" dediler. üçüncü dubleyi istedim. dört ve beşinci dubleleri kendim aldım. 10 dakikada beş duble içmiştim. tecavüz edip, 17 saat dövüp rahatlamış olmalılar ki, bizimle "memleket nere" muhabbetine geçmişlerdi. altıncı duble için ayağa kalktığımda saat 23.00 civarıydı. muhabbet koyulaşmıştı. kırık kapıya iyice yanaştım, dışarı çıktım, bardağı bırakıp merdivenlerden aşağı koşmaya başladım. caddeye çıktığımda ilk gördüğüm arabaya kendimi atıp, "gaza bas abi, polise" dedim. karakol 3 dakikalık mesafedeydi. nöbet değişim saatiymiş, olması gerekenden daha fazla polis vardı. beni kan revan içinde görünce donakaldılar. "ne oldu sana" dediklerinde "sabah 5’ten beri işkence görüyoruz, arkadaşlarım hálá onların elinde, silahlılar" deyince beni de arabaya atıp, çok kalabalık bir grup polisle eve gittik. evin etrafını sardılar ve diğerlerini de kurtardılar.

mahkeme devam ederken, bir araba önümde durdu. daha önce hiç tanımadığım ünlü bir mafya babasının adamları beni arabaya bindirdi. korkmuyordum çünkü başıma gelebilecek en kötü şeyler gelmişti. daha kötüsü ne olabilirdi ki? mafya babası babacan tavırla bir kadeh viski ikram etti. elime bir telefon tutuşturdu. "öldür dersen, hattın ucunda bekleyenler, size bunları yapan adamların hepsini içeride öldürecek" dedi. bir saat düşündüm. bize biraz daha iyi davranan murat gökgöz hariç hepsinin öldürülmesinden yanaydım. ikinci saatte, bana tecavüz eden ibrahim ural, en acımasızları murat yıldırım ve murat kandemir’in öldürülmesini düşündüm.

bir türlü karar veremiyor, ağlıyordum. onlar karar vermem için sıkıştırıyordu. birden bu kararı benim veremeyeceğimi, o kadar cani olamayacağımı düşündüm. bize bunu yapanlar insan değildi ama biz insandık. daha sonra olayı ş.ş’ye anlattım. iyi ki yapmadın, dedi. sonradan öğrendiğimize göre murat gökgöz hariç hepsi içeride tecavüze uğramış.

cinselliğimizi sorguladilar
olay ortaya çıktıktan sonra, ankara’da barlarda şarkı söylediğim için gece fotoğraf çeken bütün fotoğrafçılardan benim sahnede ibne gibi giyinip süslenmiş fotoğraflarımı aradılar. bulamadılar tabii. olaydan sonra en ağırıma giden, en entelektüellerinin bile, "çocuk zaten eşcinselmiş" demesi oldu. herkes manidar şekilde "niye siz" sorgulamasına başladı. bizden öncekilere neden olmuşsa, bize de o yüzden olmuştu. sanıklardan biri, 11 yaşındaki erkek çocuğa tecavüzden sabıkalıydı. çocuk neden tecavüze uğramıştı? olayı manidar şekilde sorgulayan herkesin başına allah aynısını versin. "tecavüze uğrayan sen miydin" dediklerinde bir hafta bunalımdan çıkamazdım. şimdi rahatım. ne yüzümü gizliyorum, ne adımı. utanması gereken ben değil, onlar ve onları hapisten çıkaran politikacılar.


mağdurlar ne halde?

tunç erden yakar

28 yaşında. olaydan sonra ingiltere’ye gitti ve üniversite okudu. türkiye’de can güvenliği olmadığı gerekçesiyle hollanda vatandaşlığına kabul edildi. şimdi istanbul’da reklam şirketi sahibi.

a.t.g

28 yaşında, küçük bir kasabaya yerleşti. yalnız kalamıyor. her yıl birkaç kez intihara teşebbüs ettiği için yanında sürekli birileri var.

o.y

29 yaşında. olaydan kısa süre sonra büyüdüğü ülkeye, almanya’ya geri döndü.

ş.ş

29 yaşında. tunç erden yakar’ın yardımıyla hollanda’ya yerleşti.

n.k

33 yaşında. kızıyla birlikte, geçmişini kimsenin bilmediği küçük bir kasabada, incik boncuk satarak hayatını kazanıyor. kızının varlığı sayesinde hayatta kalma gücü buluyor.

--spoiler--

+2 əjdaha

6. filmdə tez-tez tgg-tekrar gözden geçir cümləsi (barda filminin əsas fəlsəfəsi) işlənirdi. yəni, insan başına gələ biləcək pis hadisəni əvvəlcədən gözə alıb, nəticələrini düşünməlidir, harada səhv etdiyini özü də başa düşməlidir. amma yenə də düzgün deyil məncə, hər yerdə işə yarayacaq fəlsəfə deyil.

+1 əjdaha

12. çox rahatsız edici film.

+1 əjdaha

3. deyilene göre ankara barlarında baş vermiş hadisedir. ehtimalda az deyil mence

+1 əjdaha

9. ilk öncə deyim ki, bu dəhşətli filmdə göstərilənlərin hamısı real olmuş hadisədən ilhamlanaraq çəkilib. real hadisənin detalları burda: http://www.hurriyet.com.tr/pazar/5850513.asp?gid=59

serdar akarın 2007 - ci ildə çəkdiyi filmdə türk kinosunun ən məşhur aktyorlarından nejat işler, behzat ç ilə daha da məşhurlaşan erdal beşikçioğlu, kurtlar vadisi pusunun karası hakan boyav və başqaları çəkilib. bir gecə ərzində bir qrup insana barda edilən işgəncələrdən bəhs edir film. bu üsyanın səbəbi nə idi? varlılarla kasıblar arasında fərqlərin artması, xüsusən türkiyədə onlar arasındakı mədəni səviyyədə böyük uçurumun olması, bu fərqlərin elə varlıların özü tərəfindən tez -tez önə sürülməsi və s. "altdakılar" da bu vəziyyətdən narazıdır, onların sırasında nejat işlerin canlandırdığı selim kimi tiplər olanda isə belə dəhşətli hadisələr baş verə bilir. elə selim filmin son epizodlarında təxminən belə deyir: "elə sizlər biz bara daxil olanda sifətiniz dəyişmədimi? bu tiplərin burda nə işi var demədizmi?" filmdə nejat işler karyerasındakı ən yaxşı rollarından birini oynayıb. hakan boyav da mükəmməl idi. rəsmən özündən iyrəndirirdi adamı, hələ o lezva ilə hücum səhnəsi yoxmu?!

filmin sonundakı epizodda cinayətkarları öldürən məhbusların rolunda serdar akar özü ilə bərabər həm də digər türk rejissorları çağan irmakzeki demirkubuzu da çəkib.

çoxları dəhşətli səhnələrinə görə filmi sevmədiklərini deyir. dünyada belə filmlər çoxdur, hətta bundan daha dəhşətli və iyrənc filmlər var. bu film isə dəyərlidir, çünki dərin mövzusu və fəlsəfəsi var. türk cəmiyyətindəki (elə bizim cəmiyyətdə də bu var) o yuxarıda dediyim problemi çılpaqlığı ilə göstərir. üstəlik nejat işler kimi ustanın aktyorluq dərsi verdiyi film olduğuna görə sırf onu izləmək üçün belə sevilməli filmlərdəndir.

sonda filmdən bir cümlə:

--spoiler--


olaylar algılandıkları gibi yaşanır ve gerçek her zaman derinlerde gizlidir.


--spoiler--



hamısını göstər

barda